29 Mayıs 2015 Cuma

7-E SINIFI "FARELER VE İNSANLAR" ADLI KİTABIN MÜNAZARASINI TAMAMLADI.


Fareler ve İnsanlar, birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small'un öyküsünü anlatır. Küçük bir toprak satın alıp insanca bir hayat yaşamanın hayalini kuran bu ikilinin öyküsünde dostluk ve dayanışma duygusu önemli bir yer tutar. Steinbeck insanın insanla ilişkisini anlatmakla kalmaz insanın doğayla ve toplumla kurduğu ilişkileri de konu eder bu destansı romanında.












28 Mayıs 2015 Perşembe

EDİP CANSEVER'İ ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNDE SAYGIYLA ANIYORUZ.

"Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer
Her şeyin fazlası zararlıdır ya
Fazla şiirden öldü Edip Cansever"
   demiş Cemal Süreya onun için… Biz de büyük şairimizi ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

7. SINIF ÖĞRENCİLERİMİZ "BABA EVİ" ESERİNİN MÜNAZARASINI ZEVKLE TAMAMLADI.

Yazdıklarında kimi zaman biyografik öğelerden de yararlanan Orhan Kemal'in en sevilen kitaplarından biri olan Baba Evi, "Küçük Adamın Romanı" dizisinin ilk kitabı. Çocukluktan gençliğe geçişi edebiyatımızda en iyi anlatan metinlerden biri olan Baba Evi, yine yazarın çok sevilen romanı Avare Yıllar'ın öncesini oluşturuyor.

Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir.














YAŞLI ADAM VE DENİZ

Yaşlı Adam ve Deniz, HEMINGWAY'in  ölümsüz eserlerinden biridir. Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream'e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan heykelleştirmiştir.




                                     YAŞLI BALIKÇI BİZE TAŞ ÇIKARTTI

           Başladı yine yeni bir gün, sanki yeni bir eziyet. Hiç doğmasın istiyordu o günler. Biliyordu yine tutamayacaktı o balıkları. Siyahın içerisinde beyazın bulunma olasılığı gibi umutsuzdu o balıklardan. Ama hala devam ediyordu, aşıktı işine. Her yeni doğan gün gibi o da yeniden doğuyordu ve bağlanıyordu işine. Hiç kimseyi duymuyordu veya duymazlıktan geliyordu. En iyisiydi bence, çünkü denizle olan bağlarının bozulacağını biliyordu Onlar birleşik kelimeler gibi birbirlerini tamamlıyorlar, iki kardeş, iki dost gibi… Biri yok olunca biri ölmüş biri de diri ama ruhu onun soğuk ve ıssız mezarına gömülmüş gibi oluyordu. Deniz onu kaybetmeye korkuyordu çünkü o normal bir balıkçı değildi, yaşlanmasına rağmen hayallerinin peşinden koşuyordu ve hiç sıkılmadan üşenmeden küsmeden hayatı boyunca koşmaya devam edecekti.

           “Bu adam hiç yorulmadı mı? Ay yazık ! hep iyi bir balıkçı olmak için uğraştı ama hiç iyi bir sonuç alamadı”  diyorlardı. Hatta beş yaşından beri kendi çırağı olan çocuğu ailesi başka bir balıkçıya vermişti. Yaşlı balıkçı bunlara aldırmıyordu. Çünkü hayallerinin peşinden koşmazsa elbet bir gün sonunun zehir içen ve bu yüzden ölen insanlar gibi olacaktı. Hayallerinin peşinden koşmak onun için bunu ifade ediyordu. Yaşaması için kendisine ve hayallerine inanmalıydı. O her günkü güne göre daha aç ve daha yorgun oluyordu. Fakat asla yaşam enerjisi sönmüyordu ve bize taş çıkartacak kadar gençti kalbi.

Elif DÖRTKAŞ
6-K

711