YAŞLI BALIKÇI BİZE TAŞ ÇIKARTTI
Başladı yine yeni bir
gün, sanki yeni bir eziyet. Hiç doğmasın istiyordu o günler. Biliyordu yine
tutamayacaktı o balıkları. Siyahın içerisinde beyazın bulunma olasılığı gibi
umutsuzdu o balıklardan. Ama hala devam ediyordu, aşıktı işine. Her yeni doğan
gün gibi o da yeniden doğuyordu ve bağlanıyordu işine. Hiç kimseyi duymuyordu
veya duymazlıktan geliyordu. En iyisiydi bence, çünkü denizle olan bağlarının
bozulacağını biliyordu Onlar birleşik kelimeler gibi birbirlerini tamamlıyorlar,
iki kardeş, iki dost gibi… Biri yok olunca biri ölmüş biri de diri ama ruhu
onun soğuk ve ıssız mezarına gömülmüş gibi oluyordu. Deniz onu kaybetmeye
korkuyordu çünkü o normal bir balıkçı değildi, yaşlanmasına rağmen hayallerinin
peşinden koşuyordu ve hiç sıkılmadan üşenmeden küsmeden hayatı boyunca koşmaya
devam edecekti.
“Bu adam hiç yorulmadı
mı? Ay yazık ! hep iyi bir balıkçı olmak için uğraştı ama hiç iyi bir sonuç
alamadı” diyorlardı. Hatta beş yaşından
beri kendi çırağı olan çocuğu ailesi başka bir balıkçıya vermişti. Yaşlı
balıkçı bunlara aldırmıyordu. Çünkü hayallerinin peşinden koşmazsa elbet bir gün
sonunun zehir içen ve bu yüzden ölen insanlar gibi olacaktı. Hayallerinin
peşinden koşmak onun için bunu ifade ediyordu. Yaşaması için kendisine ve
hayallerine inanmalıydı. O her günkü güne göre daha aç ve daha yorgun oluyordu.
Fakat asla yaşam enerjisi sönmüyordu ve bize taş çıkartacak kadar gençti kalbi.
Elif DÖRTKAŞ
6-K
711
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder