SENE 1915... ÖĞRENCİLERİMİZ REFİK HALİT KARAY'IN "MEMLEKET HİKAYELERİ"NE KENDİ HİKAYELERİNİ DE EKLEDİ. ONLARIN GÖZÜNDEN ADANA'DA KURTULUŞ SAVAŞI:
KURTULUŞ UMUTLARI
Çok soğuktu. Sadece hava değil, içimiz, dışımız, hayallerimiz bile üşümüştü. Hava koşullarının kötülüğü yetmiyor; yorgunluk, halsizlik, psikolojik olarak da çöküntüye uğramış bir millet olarak kurtuluş mücadelesi veriyorduk.
Tüm ailelerdeki gibi benim babam da savaşa gitmişti. Her şeyden çok O'nu özlüyor, merak ediyor ve günün her saati, her dakikasında O'na dua ediyordum. Elimden başka ne gelirdi ki ? Annem üzgün ama bizim için ayakta ve güçlü durmaya çalışırken düşmekten korkuyor, o ağlamaklı yüzüyle de olsa bizim için hep güçlü duruyordu. Babamın durumundan haber alamasak da Ata'mızın kurduğu gazetelerden az çok bir şeyler biliyorduk. Gazeteden öğrendiklerimden bile daha emin olduğum tek bir şey vardı; o da babam Allah'tan sonra Atatürk'e emanetti ve şu sıralar içimi rahatlatan tek şey buydu.
Tabii ki, biz de oturduğumuz yerden, hiç bir şey yapmadan beklemiyorduk. Çalışıyor, elimizden geldiğince cepheye götürülecek şeyler, askerlerimizin kıyafetlerine yardım için çabalıyorduk. Evet, hepimiz için zordu. Ama biliyorduk ki, en büyük zaferler en zorlardan doğardı.
O gün, her zaman olduğu gibi içimdeki kocaman boşluğu az da olsa doldurmak temennisi ile koşa koşa yeni çıkan gazeteyi almaya gittim. Elime aldım ve gözümden dökülen mutluluk yaşları gazetenin üzerine düştü. Kazanmıştık! Anneme koştum. İkimiz de birbirimize sarılarak ağlamaya başladık. Bütün evlerden gelen mutluluk göz yaşlarının seslerini hem kalbimizle hem kulağımızla duyuyorduk. Babam da gelecekti, inanıyordum.
Kısa bir zaman geçti. Kapı çaldı. Kapı her tıklatıldığında, babam gelecek diye heyecanlanıyordum. Kapıyı açtım. Kapıdaki babamdı. O'na öyle bir sarıldım ki... Bir daha en büyük , en güçlü orduyla gelseler, çözemezlerdi ellerimi...
ZEYNEP SEZGİNER 7-E
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder