5 Ocak Üzerine...
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
Havayı, kızıl-siyah bir buğu kümesi
kaplamış, telaşlı çığlıklar etrafta uçuşmaktaydı. O zamanlar Adana yaşlı ve
yorgun umutlarının son zerresini soluyordu. Artık pamuklar beyaz değildi. Taze
yağmurun saçtığı mutluluk yerini top ve tüfeğin dehşetine bırakmıştı. Halk, tek
nefes, tek akıl, tek yürekte buluşmuş, yegane amaca tutunmuştu. Savaşın damakta
bıraktığı acı duygular bu satırları işiten her Türk’ün boğazını düğümler.
Fakat, Adana bambaşka bir güne uyanmaktaydı.
Bir çocuk
sesine, bir kuş cıvıltısına muhtaçtı herkes. Savaş mutluluğu öldürmüştü. Akacak
tek damla bırakmamıştı gözlerde. Yakıp yıkmış, katletmişti. Ölümcül izlerinin
çatlaklarından sızan umudu damla damla sindiriyordu rüzgar. Her yere esiyor,
saçıyordu umutları. İnancın ve hürlük
tutkusunun çıkardığı kıvılcım gri arşı aydınlattı. İnce alize fısıldıyordu
Adana’nın kulağına, ‘’ Ya İstiklal, Ya Ölüm!’’.Halk zincirlerini söküp atmıştı
bileklerinden, özgürlük adeta beden bulmuştu güneşle. Gittikçe yükseliyordu
asla alçalmamak üzere. Gün zafer günüydü, gün istiklal günü, gün 5 Ocak’tı.
Geçen her
saniye şehrin her karışı esaretten arındı. Yıllardır bir tebessümden mahrum
kalmış suratlarda beliren gülümseme, düşmanı ürkütmüştü. Kaçıyorlardı. Bir daha
dönmemek üzere gittikçe küçülüyorlardı ufukta. Zafer çığlıkları çınladı, belki
de en mutlu sabahtan bile daha sıcaktı o gün. En sağlam, en çıplak ve en doğal
haliyle, her toz tanesine kadar, söke söke bizim olanı geri almıştık.
DAMLA ATAŞER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder